top of page

Cuma Pazarı

Küçük bir kıyı kentinde yaşayan anneannemin her Cuma sabah 7’de kalkıp 8’de yetişmesi gereken çok önemli bir işi vardır. Bu işi çok ciddiye alır, tüm hafta bu işi nasıl halledeceği konusunda ayarlamalar yapar. İşini başka bir yerde halletmekten hoşlanmaz. Bu işe iş çantasıyla ve takım elbisesiyle yetişmez. Bu işe iki tekerlekli bir çanta ve bol bol bozuk parayla gitmesi gerekir. Peki, benim anneannem ne yapıyor ?


Benim anneannem her hafta Cuma günü Çandarlı pazarına yetişiyor.

Son dört haftadır bu rutine dahil olma fırsatı yakaladım ve şunu söylemeliyim ki, bu meyve-sebze pazarları sonuna kadar mekânsal meydan okumalarla dolu. Özellikle, az ve yaşlı popülasyona sahip bir kıyı kentindeyseniz. Tüm kaos araba için park yeri bulmak ile başlıyor, tüm kent sabahın sekizinde aynı alan etrafında park etmeye çalıştığı için erken gelen kazanır durumu yaşanıyor. Sonrasında Pazar sunumları arasında dolaşırken kendini Taksim, İstiklal Caddesinde buluyorsun sanki. Herkes omuz omuza, yanındakini duymak güç. Tüm hafta üzerine düşülen listedeki meyve-sebzeyi en iyi satandan alman gerek. Anneannem artık biliyor tabi kiminkisi iyi. Hepsi bittikten sonra arabana kilolarca ürünü taşıyorsun ve arabada anneanne kritiği başlıyor. “Domatesler de pahalılaşmış, Karpuzlar daha ucuzdu ama eskiden daha iyiydi.” Tüm bu karmaşanın arasında aklıma takılan bir cümle kullanıyor. “Bu pazarlar da olmasa…”.


O anda şehir plancısı tarafım ağır bastı ve düşünmeye başladım. Gerçekten nedir bu pazarların rolü ve olmasa ne olurdu?

Aslında kurulan bu pazarlar kocaman bir buluşması noktasıdır. Komşunla yan yana sergilerden alışveriş yaparken son haftanın kritiğini yaparsın. Selamlaşırsın, eşini dostunu sorarsın. Bazen konuşmana gerek yoktur yan yana geçerken birbirine gülümsersin. Ayaküstü bu iletişimler aslında bir bakıma hep “ Ben de buradayım, ben de şehrin ritmine ayak uyduruyorum.” alt tonu içerir. Buluşmalar sadece kenttekiler için değildir. Her Cuma alışveriş yaptığın sebzecide bu buluşma için değerli bir yere sahiptir. On cümle bile kurmasanız da birbirinize iyi günler dilersiniz ya da ürünler hakkında bilgi alırsınız. Ne sevdiğinizi ne kadar alacağınızı da iyi bilirler üstelik.


Bu buluşmaya daha geniş açıdan bakalım. İnsanları aşan bir buluşma da söz konusudur. Kent ve Kırsalın buluşması yaşanır aslında. Yaşam stilleri birbirinden çok farklı olan bu iki grubun bir araya gelip paylaşım yapmaları ve aynı dili konuştuklarını hissedersiniz. Pazarlar aslında “Toplum” konseptini anlamının en güzel yollarından biridir. Günlük hayatları bu kadar farklı olan bu iki grubun her hafta Cuma günü için planlarının aynı olması bize Pazar alanlarının ne kadar önemli olduğunu bir kere daha kanıtlar.


Bunun yanında, kurulan sergiler yöresel ekonomi açısından da çok önemlidir. Kırsal kalkınma için en önemli stratejilerden biri, işlerin korunmasına, yenilerinin yaratılmasına ve toprağın korunmasına yardımcı olduğu için yerel gıda üretimini teşvik etmektir. ( Nagy, H. N., Tóth, T. T., & Oláh, I. O. (2008)). Bunun yanında kadınların ve yaşlılarında çalışmasına olanak sağlayan bir ortam oluştur. Halk kendi ürünlerini kendi halkına satar. Böylelikle yöresel ekonomi desteklenmiş olur.


Anneme Pazar hakkındaki düşüncelerini sorma fırsatım oldu. Bana yeni taşınacağı bir yer seçerken dikkat edeceği bir özellik olduğunu söyledi. Organik ürünleri bulmanın zorluğu yüzünde kentteki insanların Pazar alanlarına olan muhtaçlığından söz etti. Dönemimiz sıkıntılarından biri olan organik, kaliteli tarım için daha iyi bir çözüm olamaz. Paketlenmiş, dondurulmuş sebzelere olan alışkanlığımızın önüne geçmek bana her zaman biraz zor gelmiştir. Ancak bu alışkanlığın sebebi benim yaşadığım yer etrafında organik meyvelerin satıldığı bir yerin olmamasıdır. Bu bana Pazar alanlarının sıklaştırılmasını istediğimi, hatta bir Pazar alışkanlığımın olmasını istediğimi fark ettirdi.


Bazen gözümüzün hep önünde olan ama asla dikkatli bakmadığımız bu unsurlar şehirlerin derinliğini, çekiciliğini çok farklı boyutlara taşıyor ve günlük hayatımızın kalitesini arttırıyor. Şehir tasarımını yaparken hep topluma odaklanıyoruz ama toplum dediğimiz şeyin kendi dünyaları olan insanlardan oluştuğunu hep göz ardı ediyoruz. Pazar alanındaki o bağırışımalar, Pazar çantalarının sağa sola çarpmasını ileride yaşarken bu göz ardı ettiğimiz unsurların önemini bir kere daha fark ettim. Umarım siz de benimle birlikte fark etmişsinizdir.


Nagy, H. N., Tóth, T. T., & Oláh, I. O. (2008). The role of local markets in the sustainable economic development of hungarian rural areas. Visegrad Journal on Bioeconomy and Sustainable Development, 27.

50 views1 comment

1 Comment


Guest
Aug 23, 2023

Günlük yaşantımızda sürekli karşılaştığımız fakat gözardı ettiğimiz konular üzerindeki bu güzel farkındalıklarını ancak bu kadar iyi anlatabilir ve bize geçirebilirdin, ellerine sağlık✨

Like
bottom of page